6 Haziran 2011 Pazartesi

Deniz





Henüz ergenlik çağına girmemiştim. Aşk deryasına daldım mı kırk gün, kırk gece bir şey yemez, her türlü istekten kesilirdim. Günlerce, gecelerce açlığa susuzluğa katlanırdım. Bu durumu gören zavallı babam kayglanmaya başlamıştı.

"Oğlum deli değilsin ama halin bir tuhaf, senin bu davranışlarından hiçbir şey anlamıyorum. Bunun sonu nereye varacak?" diye bana çıkıştı.

Ona şu cevabı verdim:
"Baba, bizim ilişkimiz şu hikayedeki misale benziyor. Bir tavuğun altına tavuk yumurtalarıyla birlikte bir de kaz yumurtası koymuşlar. Vakit erişmiş, civcivler çıkmış, biraz palazlanınca analarını ardına düşerek göl kenarına inmişler. Öteki civcivler eşelenirken, kaz ymurtasından çıkan yavru hemen kendini suya atmış, bunu gören ana tavuk, eyvah yavrum boğulacak diyerek çırpınmaya başlamış. Halbuki kaz yavrusu, neşe çinde suda yüzmekteymiş. İşte seninle ben de böyleyiz. Ey babacığım, ben yüzebileceğim bir deniz arıyorum. Benim yurdum işte o denizdir, halim de denizsiz yapamayan deniz kuşunun halidir. Eğer sen benim gibiysen gel birlikte yüzelim ama değilsen sen git kümes hayvanlarına karış."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder